Perşembe, Haziran 30, 2011

Biz Galatasaraylıyız !





Kavga büyük, İdeal büyük, taşınacak yük büyük!

GALATASARAY TEK BÜYÜK!

Cuma, Haziran 24, 2011

Başımız Sağolsun






Allah rahmet eylesin.

Nur içinde yat Büyük Galatasaray'lı .

ne gidilir ne kalınır






''okusaydım belki adam olurdum. kaldırımları koklamazdım, ciddi, şu anki halimin anlamadığı şeyleri biliyor olurdum. her yaş kesitinin bana biçtiği bir güzellik olurdu. boş şişelerle dolu bu dağınık odanın faili olmazdım. tıraşlı olurdum, temiz kokardım, paspal görünümlü olmazdım. köşeleri dönerken heyecanlanmazdım, heyecanlanmayı gerektirecek hiçbir şey olmazdı hayatımda." Böyle başlamak isterdim "yazılamayan" metne.


Hani içinde yaşamın kokusu olan metne. Var mıdır ki. Belki hayatın kendisi ağır bir koku gibidir, tenimize yapışıp kalan. Belki de bilinmezliğin kimyasında bir şeyler saklı gibidir. Belki, denklemin sol ve sağ yanını, tüm özdeşliklerinden koparıp atan bir sabit gibidir. Değişmeyen ve değişemeyecek şeylere inat. Yaşam gibi... Umut gibi... Düş gibi... Umut? Okudum adam olamadım örneğin. Oysa ne kadar çok istemiştim ya da istenmişti benden. Adam olmanın sanatı verilmişti elime. Bir reçete gibi. Ne kadar sessizlik, ne kadar konuşkanlık, ne kadar vakurluk... Hepsi yazılı bir reçete gibi elimdeydi oysa.


Günde ne kadar ve nasıl alınacağını o kadar iyi ezberlemiştim ki. Sabah aç karnına sessizlik alınacak. Derken öğle vakti stress halinde az miktar konuşkanlık ve üzernine derin bir bakış. Bu akşama kadar iyi gelirdi zihne. Derken akşam yatmadan önce bir vakurluk ile sabaha merhaba denecekti.. Artık yapamıyorum bunları. Elim öylesine ağırlaştı ki. Sanki bedenimden kopacakmış gibi. Korkuyor ve içimde boğulacak gibi oluyorum. Neden? Kendimi aramak olmasın... Zaman ve mekandan bağımsız bir boyuta geçmek ve katışmak HİÇ'liğe... Hiçlik? Bir balık olmak isterdim örneğin. Bir kara balık. O bilgece bakan ve AN'da saklı kalan bildikleri ile. Takılırdım bir ağın peşi sıra, giderdim o bilinmezlik ülkesine... Orada yeniden yaratardım kendimi. Yüzgeçlerim ve tüm deniz aşkımla yeniden kuradım belleğimi. Kısacık bir zaman dilimine tüm hayatı hapsederdim. Ve karışır giderdim suların engin cazibesine. Oysa şimdi? Şimdi her köşebaşlarında yüreğim sanki yuvasından çıkıverecekmiş gibi.


Sanki damarlarımda taşıdığım bir başkasının kanını fışkırtıverecekmiş gibi. Yoksa içimdeki o fırtınalı ben? İçimdeki ben... Daha da derinlerde bir başka ben'in izlerini silmek ister gibi. O ve ben. İçimde yaşattığım kötücül ve canavar ben ile içiçe ve derin bir uçurumun kıyısında gibiyim. öylesine derin bir uçurum ki. Sanki bir çiçek? Uçurumun kıyısında açan çiçek olmak isterdim, şu tertemiz haliminden sıyrılıp... Kirlenmiş ve koparılamayacak kadar dikenli bir çiçek olmak isterdim. Bir gül değil, daha kalın dikenleri olan ve rüzgarın sesi ile uçuruma MERHABA diyecek bir çiçek. Rengarenk ve her rengi silik ve kirli bir çiçek. Kirlenmek ve kirli olmak isterdim, bu temiz halime inat. İsimsiz ve mekansız olmak isterdim... Kara bir gecenin bilgesi olmak isterdim, o bilinmezlik ülkesinde