Salı, Ocak 26, 2010

Galatasaray 1 -Gaziantepspor 0



Antep maçında, bu hava ve zeminde iyi oynadığımızı düşünüyorum. Sol kanadın mükemmel çalışması memnunluk verici ama sağ kanat işlemiyor. Neyse ki Keita dönüyor bu sorunda çözülecek. Barış ve Uğur'la malesef olmuyor. Çalım atma becerileri sıfır. Bir sağ açığın arada sırada rakibine çalım atıp geçmesi gerekir ki kanattan tehlike yaratalım. Bunu solda Caner iyi beceriyor. Uğur malesef Sabri'yi aratıyor. Sabri'yi özlüyeceğim aklımın ucundan geçmezdi ama bu sene Sabri övgüleri hakkediyor.

Tek tek bakalım oyunculara. Franco'ya pek iş düşmedi. Neill basit oynadı ve güven verdi. Geriden sürekli ortadaki Elano'yu görmesi çok iyi. Servet'le iyi bir ikili olabilirler. Ama bence sağ bekte oynasa daha etkili olacağını düşünüyorum. Servet'i ikileyecek bir oyuncumuz şu an için olmadığı için Neill'i stoper olarak görmeye devam edeceğiz.Servet bir iki basit hatasına rağmen iyiydi. Uğur'u beğenmedim. Zaten bu sezon, Sabri'nin yerine oynadığı hiç bir maçta beğenmedim kendisini. Eski Uğur'u aratıyor ama toparlanacaktır.

Hakan Balta iyiydi. Caner'le iyi bir ikili oldular. Caner'in geriye Kewell'a nazaran daha çok gelmesi, Hakan Balta'nın performansını artırmış. Barış vasattı. Topla oynama becerisi düşük olduğu için mücadelesiyle birşeyler yapan bir oyuncu. Bugün o mücadeleyi yapamadı pek. Keita gelince yedek kalacağı kesin. Sarp hep bildiğimiz Mustafa Sarp. Belki Galatasaray'daki en istikrarlı oyuncu. Hep aynı şekilde, muazzam oynuyor. Pek Türk oyuncularda olan bir özellik değil. Hep aynı şekilde demem yanlış anlaşılmasın. Nasıl İnter'deki Zannetti her maç düzenli hep aynı seviyede oynuyorsa, Mustafa Sarp'ta öyle. Golünü de attı tebrikler.Elano, maçın Caner'le en iyi oyuncusundan biriydi. Fizik kondüsyonu artmış. Bu çok iyi. Oyundan çıkması bizi pozisyon bulma açısından sıfıra indirdi. Biz bu değişiklikten sonra kesinlikle gol bulamayız artık dedim arkadaşıma ama bir duran toptan gol bulduk.

Rijkaard'ın böyle bir değişiklik yapması beni açıkça çok şaşırttı. Çıkacak oyuncu ya Nonda ya da Barış olur diye düşünüyordum. Nonda'nın çıkarılmamasını anlıyorum. Ama çıkacak oyuncu da Elano olmamalıydı. Arda, ilk yarı kıpırdadı biraz ama ikinci yarı pek sahada gözükmedi. Çok top kaptırdı. İlk yarı soldan sıfıra indiği toplardan birini orta şeklinde değil kaleye vurması gerekirdi. Dikkat ederseniz Antep kalecisi her 2 pozisyonda da, Arda topa daha dokunmadan kalesini bırakıp ileriye doğru fırlamıştı bile. O pozisyonlardan birini Messi yakalasaydı, kesinlikle birini çizgiden kaleye vururdu. İşte biri daha 17'sinde dünya starı olurken, biri daha bizce hala dünya starı olacak, ki ikiside aynı yaştalar.

Jo hakkında yorum yapmak daha erken. Ama iyi bir oyuncu, kesinlikle Nonda'dan 2-3 gömlek daha üstün bir oyuncu. Gelelim en iyi ve en kötüye. Nonda bana kalırsa bu maçta oynatılmaması lazımdı. Gidecek mi gitmeyecek mi söylentileri ortada gezen bir oyuncunun, bugün çok kötü performans gösterecek olmasını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Bugün kendisinden hiç birşey beklemiyordum. Zaten herhangi bir katkıda bulunmadı ve de maçın başından beri bizi 10 kişi oynattı. Rakibin 10 kişi kalması bize hiç bir artı özellik katmadı yani. Biz zaten maça rakipten 1 kişi eksik başladık. Oyuncu atılınca dengelendi oyun.

Rijkaard'ın bu maçta Elano değişikliği ve Nonda ile maça başlaması hatalıydı. Arda'nın penaltıyı Nonda'ya attırması ise daha büyük bir yanlış. Rakip kapanmış, gol bulamıyorsun. Gol atacak durumunda yok. Böyle bir şans eline geçmişken, müthiş moralsiz ve formsuz bir adama penaltı attırmak, hem de Elano gibi bir penaltıcı oyundayken, çok ama çok yanlış. Mustafa Sarp'ın golü, hem Arda'yı, hem Rijkaard'ı hem de Nonda'yı kurtarmıştır. Bu maç 0-0 bitseydi, çok eleştirilirlerdi, çok eleştirirdik. Şu an çok başka şeylerden konuşur olabilirdik...

Caner ise fevkalade oynadı bugün. Herşeyi denedi. Elano çıkınca orta sahanın ortasında da oynadı. Tek kelime ile muhteşemdi. Böyle oynamaya devam et.Nonda, büyük ihtimal güle güle dedi tribünlere ve de bize. Bir de zeminin beyaz olduğu, kar yağdığı bir maça neden beyaz formayla çıktık anlamadım?

Karlar düşer
Çığ oluruz çoşarız
Arman için sahalara dolarız

Cumartesi, Ocak 23, 2010

JO


Dünya’da Ultra hareketi



[Öteki Futbol] Dünya’da Ultra hareketi: “Katı olan her şey buharlaşıyor”Futbolun bildik güzelliklerini, sorunlarını her gün her yerde konuşuyoruz. Oysa bir de, hadi bilmediğimiz demeyelim ama, bir şekilde gözden ırak tuttuğumuz yanları var. Goal.com'un yeni yazı dizisi "Öteki Futbol", futbolda alternatif hareketlerin nabzını tutuyor. Onur Yazıcıoğlu'nun kaleminden takip edeceğiniz "Öteki Futbol"un ilk konusu, Ultra hareketi.Özelikle kapitalizmin futbola fazlaca egemen olduğu ülkelerde “Ultra” adı verilen tribün grupları seslerini fazlaca yükseltiyor. Fakat bu demek değil ki; Ultralar sadece beş-altı köklü futbol liginde yer alıyor. Artık neredeyse futbolun kalp atışlarının duyulduğu her noktada, Ultralara ya da farkında olmasalar da Ultralar gibi davranan tribün gruplarına rastlamak mümkün.

Biz yine de hikâyeye meselenin kaynağından, yani İtalya’dan başlayalım. Emperyalizmin dünyadaki egemenliğinin artmasında futbol da din gibi kitlelerin bir arada durmasını sağlayan yapı taşlarından biri olarak kabul edildi. Liman işçilerinin bolca bulunduğu Güney Amerika’nın liman kentleri, İngiltere’nin yoksul ve çalışan kesimleri, İspanya gibi uzun yıllar diktatörlükle yönetilmiş ülkeler ve kuşkusuz İtalya, futbolun yoksul kitleler tarafından hemen benimsendiği başlıca coğrafyalar olarak bilinegelir.

Fakat kapitalizm durduğu yerde duran bir sistem ya da örgütlenme biçimi değil. Pazar alanını genişletemediği, daha fazla kaynağı tüketim ağına sokamadığı sürece kendi retoriği içinde hatalar veren ve bu hatalar üzerine kendi varlığını yeniden üretebilen bir sistem kapitalizm. Futbol dünya üzerinde kökleştikçe ve işçi sınıfının ilgisi bu alanda yoğunlaştıkça, egemenler hem siyasi hem de ekonomik yapı içinde futbolun daha işlevsel bir yeri olduğunu fark etti.

Artık maçların müşterileri bazen 10 binlerle, zaman zamansa 100 binlerle ifade edilir oldu. İşte kitle bu derece artıp kemikleşince, fırsat kaçmadı. Maç bilet fiyatları yükseldi. Kale arkası tribünler yoksulların, işçilerin, işsizlerin, gettoların, varoşların toplanma alanları hâline geldi. 60’ların sonu 70’lerin başı İtalyan taraftar kültürü açısından yeni bir sayfanın açılması anlamına geliyordu. Kale arkası tribünlerinde politik pankartlar görülüyor, üzerlerinde parkalar, kamuflajlar olan, ayaklarına gerilla postalı giymiş taraftarlar kale arkası tribünlerindeki yerlerini almaya başlıyordu. Ultralar artık endüstriyel futbolun karşısında bir bayrak olacaktı. “Ultra” sıfatıyla tribünlerde yer alan taraftarlar, yaptıkları gösteri ve tezahüratlarla maç boyunca kendilerini hissettirmeye başladılar. Sürekli şarkılar söylenmeye, bayraklar sallanmaya başladı. Deplasmanlara gidildi, her tribün kendi kahramanlık hikayelerini ve kahramanlarını üretmeye başladı. Artık taraftarlar için “12. Adam” ifadesi kullanılmaya başlandı. Özellikle Genoa’nın kuzey kale arkası (North Terrace) ve Fiorentina’nın Fiesole Curva’sı ilk ortaya çıkan Ultra tribünleri oldu.

Ömrü en uzun Ultra grubu, Milan’ın efsanevi Fossa dei Leoni(FDL) grubu olarak kabul edilir. 1968 yılında kurulan, kareografilerinin namı dünyanın dört bir yanına yayılmış olan FDL, 1 Kasım 2005 yılındaki pankart faciasıyla kendini fesh etti. Mesele şuydu; PSV ile oynanacak deplasman maçından önce Juventus’un Viking Juve adlı tribün grubu, FDL’nin pankartını çalmış ve çaldıkları pankartla fotoğraflar çektirmişlerdi. Pankart tribünün namusudur raconu gereği FDL tribünden çekilme kararı aldı.

Kendisi için “Ultras” sıfatını kullanan ilk tribün grubu ise Sampdoria’nın radikal taraftar topluluğu Ultras Tito Cucchiaroni oldu. Tito Cucchiaroni, 1958-1963 yılları arasında Sampdoria’da oynamış ve tribünlerin sevgilisi olmuş Arjantinli futbolcuydu. 44 yaşında trafik kazasında hayatını kaybettiyse de ismi bu tribün grubuyla ölümsüzleşti.

70’li yıllarda yüzlerce irili ufaklı Ultra grubu İtalyan tribünlerinde yer aldı. Kimi uzun ömürlü oldu, kimiyse kısa sürede tribünlerden silindi. Bu tribün grupları genellikle kentlerin yoksul semtlerinde bir araya gelen taraftarlarca kuruldu. Örneğin Sampdoria’nın Ultras Tito Cucchiaroni grubu, Genoa’nın Sestri Ponente semtinde filizlendi. Mahalle barları, okullar, kent pasajları gibi alanlar bu toplulukların buluşma merkezleri hâline geldi. Çoğu grup sadece futbol için buluşmuyordu. Futbolu bir aracı olarak gören Ultra grupları, benzer politik görüşlerde insanların bir araya gelip eylemlilik oluşturdukları aktivist topluluklardı aslında.

Ultra gruplarını tribünde seçmek o kadar kolay olmaya başlamıştı ki. Tribünleri kaplayan dev pankartlar, vahşi hayvan figürleriyle süslendi. Çoğu grup pankartlarında aslan, kaplan, kartal gibi hayvanlara takım formaları giydirdi. Herkes cebindeki üç kuruş parayı bir araya toplayıp, deplasman otobüsleri ayarlıyor, boya ve bezlerden pankartlar hazırlıyor ve yine para kaldıysa davullar, trompetler satın alınıyordu. Artık bu tribün grupları küçük çaplı orduları andırmaya başlamış ve maç öncelerinde, sonralarında sokak kavgaları baş göstermişti. Özellikle politik duruşlardaki farklılaşmalar bu kavgaların temel noktalarını oluşturuyordu.



1974 yılında oynanan Roma-Lazio maçında çıkan kavga İtalyan futbolu açısından hâlâ unutulmaz bir mihenk taşıdır. Sağcı Lazio taraftarlarıyla, solcu Roma taraftarlarının tribünde başlayan kavgaları, polisin gözyaşartıcı bomba müdahalesiyle sonlanmıştı. Benzer olaylar Sampdoria-Torino maçında da aynı yaşandı.

Artık faşist tribün gruplarıyla, solcu tribün gruplarının safları ve vahşi rekabet alanları gözle görülür şekilde belirginleşiyordu. Livorno-Pisa, Brescia-Bergamo, Palermo-Catania rekabetleri bu tür rekabetlerin belirdiği alanlardı. Ancak en çok mevzu çıkan maçlar solcu Vicenza taraftarlarıyla, faşist Veronalılar arasında çıktı.

Yıllar geçtikçe ok yaydan çıktı. İtalya’nın dört bir yanında futbol kavgaları çıkmaya başladı. Ultralar artık kendi aralarında ikiye bölünmüştü. Tek ortak nokta yoksul insanların bir araya gelmesiydi. Artık solcu Ultralarla, faşist Ultralar vardı. Meydan kavgalarında taraftarlar yaralanıyor ve hatta ölüyordu. Demir sopalar, taşlar, meşaleler, sokaklara kurulan barikatlar, yanan lastikler etrafında kar maskeli taraftarlar… Ölen tribün çocuklarının isimleri tribün kahramanlıklarına dönüşüyor, cesaret efsaneleri alıp yürüyordu.

Ultralar’ın ortak yönleri artık sınıf bilinci değildi. 90 dakika destek, abartılı tribün gösterileri ve kavgadan kaçmamak. Sol görüşlü gruplarsa artık Avrupa’nın dört bir yanındaydı. Birbirini kardeş ilan eden gruplar için artık tuttukları takımdan önemli olan tuttukları saftı. Irkçılığa, faşizme, endüstriyel futbola karşı duruşlarını muhafaza edenler artık enternasyonal bir bağ içine girmeye başladı.

Avrupa’daki solcu takımlar arasındaki bağ arttı. Öne çıkan sol muhalif takımlara dünyanın diğer bölgelerinden de katılımlar oldu. İşte bu bağ içinde öne çıkan kulüpler:
Avrupalılar
Livorno (İtalya)
Inter (İtalya)
Celtic (İskoçya)
St. Pauli (Almanya)
Eintracht Frankfurt (Almanya)
Freiburg (Almanya)
AEK (Yunanistan)
Iraklis (Yunanistan)
Panathinaikos (Yunanistan)
Hapoel Tel Aviv (İsrail)
Marsilya (Fransa)
FC United of Manchester (Manchester United değil, İngiltere)
Partizan (Sırbistan)
Barcelona (İspanya)
Standard Liege (Belçika)

Avrupa dışı

Argentinos Juniors (Arjantin)
Chacarita Juniors (Arjantin)
Atletico Colegiales (Arjantin)
Atlas (Meksika)

Doğu Bloğu’ndan sonra

Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Avrupa’daki Ultralara eklemlenmeler oldu. Eskiden sadece devlet eliyle yönetilen kulüpler de artık küresel kapitalizmle baş başa kaldı. Komünizm döneminde devletin müsaade ettiği kadar taraftar olabilen kitleler artık kendilerini göstermeye başlamıştı. 1989 yılında Romanya’da Ultra hareketi başladı. Bükreş takımlarının tribünleri artık renklenmeye başlamıştı. Kendine ilk “Ultra” diyen grupsa Steaua Bükreş’in 1995 yılında kurulan Armata Ultra grubu oldu. Bu grup hâlen varlığını güçlü bir şekilde hissettiriyor. Ghencea Stadı’nın kuzey tribünü onların elinde. Titan Boys, Desant, TK ve Nucleo gibi alt gruplardan oluşan bir birleşim artık Armata. Steaua’nın ezeli rakibi Dinamo Bükreş tribünlerinde de 1996 yılında hemen bir Ultra grubu kuruldu: Nuova Guardia.

Bitmek bilmeyen Ultra grupları

90’lı yıllarda “Ultra” olmak artık modaydı. Tribünde çokça bayrak sallayıp, desibel yarışına giren herkes Ultra olmanın tadına varmış sayıyordu kendini. 2000’li yıllara gelindiğinde yönetimlerle el sıkışıp, Ultra ürünlerini kulüp yönetimlerince ortak satışa çıkaranlar mı ararsınız, yine yönetimlerle el sıkışıp başkan şakşakçılığı yapan Ultra ruhlu gruplar mı ararsınız, ne isterseniz var. Üstadın da söylediği gibi: “Katı olan her şey buharlaşıyor.''

Linderoth Sorunu Halloldu !



Linderoth sorunu nihayet sonuçlandı.Aslına bakarsak daha önce gönderilmesi lazımdı,fakat ha iyileşti iyeleşecek derken 2-3 sezondur bizimle birlikte tribünlerden maçı takip etmekteydi.

Linderotha gösterilen davranış acaba herhangi bir Türk futbolcusuna gösterilebilirmiydi merak ediyorum açıkcası?

Çarşamba, Ocak 20, 2010

Tevez'in İntikamı !



Carling Kupası yarı final maçında Manchaster City ezeli rakibi M.United'ı eski oyuncuları Tevez'in atmış oldugu gollerle 2-1 mağlup ederek rövanş maçı için avantajlı bir skor elde etmiş oldu.

Tevez ile Ferguson'un arasındaki soğuk rüzgarın bu maçta,Teveze hırs getirecegini düşünüyordum.Nitekim de öyle oldu,Tevez geçmiş intikamını aldı.Fakat Old Trafod'da onu ne gibi atmosfer bekliyor rövanş maçında hepimiz görecegiz.

Alınan 2-1 lik mağlubiyete rağmen,turu geçen tarafın Manchaster United olacağını düşünüyorum.

ultrAslan 9 Yaşında !



2001’de yakılan bu meşale,nesillerce parlayacak güneş olsun...

Rahat Uyu Alpaslan Ağabey kardeşlerin emanetine sahip çıkıyor.

Yaşasın Bağımsız ultrAslan
Yaşasın GALATASARAY.

Pazartesi, Ocak 18, 2010

Galatasaray 5 -Denizli Belediye 1


Soğuk bir İstanbul akşamında stadı dolduran taraftarımıza teşekkürler.Güzel bir mücadele oldu diyebiliriz.Oyunculara göre ele alacak olursak eğer;belki pek öne çıkmadılar ama M.Topal ve Mustafa Sarp’ı ben çok begendim.
Aykut’a fazla iş düşmedi ama son 2 pozisyonda çok iyiydi.Maç bu golde yenir canı sağolsun.Servet aynıydı herzamanki gibi , emre güngör en azından linderoth gibi degil daha iyi olacagına inanıyorum.Hakan Balta yine herzamanki gibi sol kanat’a en çok yakışan oyuncuydu.Uğur Uçar Oda pek gözükmedi ama çok çalıştı yinede.Ayhan bildigimiz gibi.Caner harikaydı böyle oynadıkca dahada iyi olcak milli takım yolu bile gözükebilir ona.

Arda kaptanımız belki gol atmadı ama penaltı pozisyonunda topu emreye vermesi tam bir kaptan’a yakışan bir hareketti.

Elano çalıştı , koştu , şut çekti , pas verdi , pas aldı.Nonda ; Yinede seviyoruz seni aslanım 2.yarı çok faydalanıcaz inş.senden.Barış topları iyi takıp etti asist yaptı gol attı gecenin en iyilerinden birisiydi.

Emre Çolak ; Tam anlamıyla bir yıldız.Frikik golu , penaltıdaki rahatlıgı mükemmel bir yetenek gerçekten.İlerleyen maçlarda tekrardan kadroda görürüz inşallah.

Teşekkürler Aslanlar

Cumartesi, Ocak 16, 2010

Seninleyiz !



15.00
Galatasaray -Aliağa Petkim (Abdi İpekçi)


17.30
Galatasaray - Fenerbahçe Bayan Voleybol
Burhan Felek

Seninleyiz,HERYERDEYİZ !

2010



İstanbul Kültür Başkenti kapsamında şehrin farklı yerlerinde konserler yapılacak.Tabi beni ilgilendiren nokta ise iş yerimizin Taksim Meydan'da olması .Şimdi gel gelelim konumuza yılbaşında olan hadiselerin daha çoğunu maalesef bu akşam tekrar yaşayacağız.

Beyoğlu'nun bu şekilde anılması bizi ve bir çok esnafı mağdur etmekte aslında.Zira Beyoğlu semti hem tarihi açıdan hemde sosyal açıdan İstanbul'un önemli semtlerin başında gelmekte.

Tarkan'ın konser için adını geçtigini duyunca pek sevinmedim açıkcası.Kendisini pek sevmem.Onun yerine insanları daha eğlendirebilecek Serdar Ortaç veya Kenan Doğulu olabilirdi.Fakat Tarkan'ın yurdışında bu iki sanatçıya göre daha çok tanınıyor olması nedeniyle seçilmiştir.


Sorunsuz bir gün olması dileğiyle ...

Perşembe, Ocak 14, 2010

Kazanan Kim ?



Türkcell Super Lig yayın hakları için bugün yapılan tekliflerde Digiturk 321 milyon dolar vererek Super ligin 4 yıllık yayın haklarını satın almıştır.Önümüzdeki sezon Turkcell Super Lig'de oynayacak kulupler bu anlaşma ile büyük bir kar elde edeceklerdir.

Aslında baktıgımızda kamuoyunda çoğu kişinin Ntv ya da Trt'de maçları yayınlamasıydı.Çünkü maçlar şifresiz olacak ve insanlar evlerinde rahat rahat maç izleme olanağına sahip olacaklardı.

Ama sevindirici bir olay ise;Trt'nin Bank Asya 1.Ligi yayın haklarını satın alması oldu.Maçları şifresiz izleme fırsatımız olacak.Hem 1.Ligin kalitesi artaracak hemde insanlar rahat şekilde maçlarını izleyebileceklerdir.

Fakat Bank Asya maçlarını yayınlayan D-Smart bundan sonra ne olacak onu merak etmekteyim?Zira bizdede D-Smart paketi mevcut ve en kısa zamanda bir çok kişinin yapacağı gibi bende iptal ettirecegim...
Ayrıca Kazanan Kim?diye bir soru sormadan geçemiyecegim.
Benim görüşüm Endstriyel Futbol !

Lucas Edward Neill



Takım içerisinde en zayıf halkamız olan defans sorurunu Neil ile çözecegimizi düşünüyorum.Ayrıca en büyük sıkıntılarımızdan biri olan defanstan topu çıkarma sorununu bu transfer ile ortadan kaldırmış olduk.

Servet ile iyi bir ikili olurlar.Ayrıca gerektiğinde defansın sağ tarafında görev alabilecek bir oyuncu.EPL'den gelen orada uzun yıllar forma giymiş bir oyuncu futbol bilgisi olarak Türkiye standartlarının çok ötesindedir.

Takımımıza ve camiamıza hayırlı olsun.